Zamanın İzlerini Silmek Mümkün mü? Yaşlanmanın 9 Biyolojik Özelliği ve Yaşlanmayı Durdurma Stratejileri
7 mins read

Zamanın İzlerini Silmek Mümkün mü? Yaşlanmanın 9 Biyolojik Özelliği ve Yaşlanmayı Durdurma Stratejileri

Yaşlanmanın kaçınılmaz olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ancak bu durumun üstesinden gelmenin yolları mevcut. Yaşlanmanın dokuz biyolojik belirtisi vardır ve bu belirtiler üzerinde çalışarak yaşlanmayı durdurma stratejileri geliştirilebilir. Bu stratejiler yaşlanmayı yavaşlatmak, hatta bazı durumlarda tersine çevirmek için bilim insanları tarafından sürekli olarak araştırılıyor. Yaşlanmanın izlerini silmek belki tam anlamıyla mümkün olmayabilir, ancak bu süreci yönetmek ve kontrol altına almak kesinlikle mümkün! Nasıl mı? Gelin birlikte bakalım…

Kaynak: 1

Bilim dünyası, yaşlanma sürecini geriye döndürme hedefiyle insan bedeninin yaşlandıkça nasıl evrildiği üzerine bir çerçeve oluşturmayı hedefliyor.

Bu çerçeve, ‘yaşlanmanın belirgin nitelikleri’ olarak adlandırılıyor. Yani bu ölümle ilişkili olan ve durdurulamayan biyolojik mekanizmaların bir dizisi olarak da açıklanabilir. Bu süreç yaşlanmanın karmaşık doğasını anlamamızı ve belki de onu kontrol altına almamızı sağlayacak bir yol haritası oluşturmayı amaçlıyor.

Son on yılda, bölünmeyi durduran hücrelerin temizlenmesine yardımcı olan ilaçların ve genetik müdahalelerin hücreleri gençleştirdiği belirlenen özellikler bu yolda bilim insanlarına yol gösteriyor.

Bu bilgiler, hücrelerin gençleştirilmesine yönelik ilaçların ve genetik müdahalelerin geliştirilmesi için önemli bir temel oluşturuyor. Bu konudaki yol haritası ilk kez 2013 yılında Cell adlı bilimsel dergide yayınlanan bir makalede detaylı bir şekilde ele alındı.

Bu makale, hücrelerin gençleştirilmesi ve bölünmenin durdurulmasına yönelik ilaçların geliştirilmesi konusunda bilim dünyasına önemli bir rehber oldu.

Makalede yaşlanmanın 9 belirleyici özelliği yer alıyor. Bu 9 özellik ise şu şekilde:

  • Genomik istikrarsızlık

  • Telomer yıpranması

  • Epigenetik değişiklikler

  • Proteostaz kaybı

  • Besinleri algılamada düzensizlik

  • Mitokondriyal fonksiyon bozukluğu

  • Hücresel yaşlanma

  • Kök hücre tükenmesi

  • Hücreler arası iletişimin değişmesi

Yaşlanma sürecini geriye döndürme çabası içinde olan bilim insanları, son on yılda bu 9 unsuru kullanarak çeşitli deneyler gerçekleştirmiştir.

Örneğin bazı bilim insanları epigenomda biriken zararlı mutasyonların yaşlanmayı hızlandırdığına inanmaktadır. Bu bakış açısıyla hücreleri yeniden programlama yoluyla bu hataları gidermenin yaşam süresini uzatabileceğini öne sürmüşlerdir.

2012 yılında Japon kök hücre bilimcisi Shinya Yamanaka bir hücrenin epigenomunu embriyonik hale getirebilen proteinlerin keşfi nedeniyle Nobel Ödülü’nün sahibi oldu.

Bu proteinler bir dizi araştırmada farelerin yaşam süresini artırmak ve hayvanlarda görülen körlüğü geri almak için kullanıldı. Bu bilim dünyasında büyük bir ilerleme olarak kabul edildi ve Yamanaka’nın çalışmaları, hücre biyolojisi alanında önemli bir dönüm noktası olarak görüldü.

Biyoteknoloji sektöründeki önemli oyuncular arasında yer alan Altos Labs, Retro Biosciences ve Google’ın çatı şirketi Alphabet bünyesinde faaliyet gösteren Calico Life Sciences yaşam süresini uzatma ve sağlık durumunu iyileştirme potansiyeli olan bir yöntem arayışı içerisinde.

Bu şirketlerin ortak amacı, insan ömrünü uzatabilecek veya sağlık seviyesini artırabilecek bu yöntemin etkinliğini araştırmak ve doğrulamak. Bu süreçte, bilimsel keşiflerin yanı sıra yaşam kalitesini ve süresini artırmaya yönelik yenilikçi çözümler de geliştirilmeye devam ediliyor.

Dorian Therapeutics ve Senolytic Therapeutics gibi firmalar yaşlanmayı yavaşlatma ve yaşla ilişkili rahatsızlıkları azaltma potansiyeli olan tedaviler üzerinde çalışıyorlar.

Bu tedaviler, bölünmeyi durduran yaşlı hücrelerin eliminasyonunu hedefliyor. Diğer bilim insanları ise hücrelerin besin algılama yeteneklerini hedefleyen teknikleri araştırıyorlar.

Uzmanlar beslenme biçimlerimizi düzgün bir şekilde uyarlayarak, besin algılamamızı daha etkin bir hale getirebileceğimizi belirtiyor.

Kalori tüketimini ciddi anlamda kısıtlayan beslenme düzenlerinin yaşam süresini uzattığı ve genel sağlık durumunu iyileştirdiği vurgulanıyor. Bir teoriye göre kalori sınırlaması, hücrelerimizin stres durumuna girmesini ve bu sayede daha dirençli olmalarını sağlıyor.

Kalori kısıtlamasının sonuçlarını taklit edebilen ilaçlar üzerinde çalışmalar ise sürüyor.

Bunlardan biri olan rapamisin çeşitli deneylerin odak noktası. Washington Üniversitesi’nde yer alan Köpek Yaşlandırma Projesi bu ilacın evcil köpeklerin yaşam süresini artırıp artıramayacağını araştırıyor. Aynı zamanda, AgelessRx ve Columbia Üniversitesi’ndeki bilim insanları rapamisinin insanlarda yaşlanmayı geciktirme potansiyelini belirlemek amacıyla klinik deneyler düzenliyor.

Özellikle yirminci yüzyılda, yaşlanma sürecine karşı potansiyel bir panzehir olabileceği düşünülen bir teori telomerlerin önemini vurgulamaktadır.

Telomerlerin ve onların uzunluğunu korumakla görevli telomeraz enziminin incelenmesi, 2009 yılında bu alandaki bilim insanlarına Nobel Ödülü’nün verilmesine yol açmıştır.

Bu durum telomerlerin ve telomeraz enziminin yaşlanma sürecini durdurma veya yavaşlatma potansiyeli olan önemli unsurlar olduğunu göstermektedir.

Yaşlanma süreciyle beraber telomerlerin kısalması ve bu durumun çeşitli hastalıklarla ilişkili olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.

Ancak, telomerlerin uzatılmasının yaşam süresini artırıp artırmayacağı konusunda belirsizlikler hala mevcuttur.

Telomerazın aktif hale getirilmesinin kanser hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasına yol açabileceği de bir başka önemli noktadır.

Yaşlanma sürecinin 9 belirgin niteliğini belirleyen bilim insanları, önceki dönemlerde üç ek özellik daha belirlemişlerdir.

Bu özellikler şu şekildedir: Sürekli iltihaplanma, insan vücudunda yaşayan mikroorganizmaların dengesizliği ve hücrelerin kendi içerisindeki hasarlı parçaları onarma yeteneğinin eksikliği.

Danimarkalı genetikçi Lene Juel Rasmussen, geçen sene diğer araştırmacılarla birlikte birkaç yeni özellik daha belirlemiş ve gelecekte daha fazla özelliklerin belirlenebileceğini öne sürmüştür.

Rasmussen, yaptığı açıklamalarda ilerleyen araştırmalarla bazı özelliklerin çıkarılabileceğini veya diğer özelliklerle birleştirilebileceğini belirtir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir